Sinema Tarihinin En İyi Filmlerini Bisahnevar ekibi olarak sizler için IMDB listelerinde en yüksek puana sahip filmleri derledik. Bu listemizde keşke daha önce izleseydim diyeceğiniz filmlerle tanışacaksınız.
Sinema insanlar için oldukça önemli bir yere sahiptir. İnsanlar eğlenmek için sinemaya gidip zamanları bu şekilde değerlendirmekten zevk alıyorlar. Genelde seyirciler hangi türde film izlemeyi seviyorlar diye sorulsa buna kesin bir cevap vermek oldukça zor. Çünkü bazen bazı kaliteli filmler türü kişinin ilgisini çekmese bile kendini izlettirmektedir.
Bu beğeniler özellikle IMDB listelerinde kendilerini belli etmektedir. Filmlerin IMDB puanı son zamanlarda insanların özellikle dikkat ettiği bir şey haline gelmiştir. IMDB internette yer alan sayısız filme ulaşabileceğimiz bir sitedir. Sitede aynı zamanda filmlerde ilgili çeşitli bilgilerde yer almaktadır. Sitede uygulanan sistem ise filmlere verilen puanlama sistemi ile en çok sevilen filmden en az sevilene doğru bir sıralama yapmaktadır.
1- The Lord of the Rings The Return of the King

Yüzüklerin Efendisi serisinin üçüncü filmi olan “The Return of the King”, serinin en sevilen ve en çok takdir edilen filmlerinden biri olarak öne çıkmıştır. Bu film, sadece hayranlar arasında değil, eleştirmenler tarafından da büyük beğeni toplamış ve IMDB listelerinde yüksek puanlar elde etmiştir. Serinin diğer filmleri de büyük başarılar yakalamış olsa da, “The Return of the King” en yüksek puana sahip olan film olarak zirvede yer almıştır.
Filmde, Orta Dünya’nın kaderini belirleyecek büyük savaş tüm hızıyla devam ederken, Frodo ve Sam’in yüzüğü yok etme yolculuğu da sürmektedir. Yüzüğü, onun yapıldığı yer olan Doom Dağı’na götürmek, tahmin edilenden çok daha zorlu bir görevdir. Frodo, yüzüğün ağır yükü altında ezilirken, Sam ise ona destek olmak için elinden geleni yapmaktadır. İkili, bu tehlikeli yolculukta hem fiziksel hem de duygusal olarak büyük sınavlardan geçerler.
Bu arada, Yüzük Kardeşliği’nin diğer üyeleri de boş durmamaktadır. Aragorn, Gandalf, Legolas ve Gimli, Frodo ve Sam’e yardım edebilmek için ellerinden gelen her şeyi yapmaktadırlar. Aragorn, kral olarak hak ettiği yeri almak ve halkını korumak için büyük bir mücadele verirken, Gandalf ise bilgeliği ve büyü gücüyle savaşın seyrini değiştirmeye çalışmaktadır. Legolas ve Gimli ise sadakatleri ve savaş becerileriyle arkadaşlarına destek olmaktadırlar.
“The Return of the King”, sadece bir macera filmi olmanın ötesinde, dostluk, sadakat ve fedakarlık temalarını da derinlemesine işler. Frodo ve Sam’in yüzüğü yok etme çabası, sadece bir görev değil, aynı zamanda insanın içindeki iyilik ve kötülükle olan mücadelesinin bir sembolüdür. Yüzük Kardeşliği’nin diğer üyelerinin gösterdiği cesaret ve dayanışma ise, birlik olmanın ve birlikte hareket etmenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne serer.
Sonuç olarak, “The Return of the King”, epik savaş sahneleri, derin karakter gelişimleri ve duygusal anlarıyla izleyicilere unutulmaz bir deneyim sunar. Bu film, sadece Yüzüklerin Efendisi serisinin değil, sinema tarihinin de en önemli yapıtlarından biri olarak kabul edilir. Frodo ve arkadaşlarının bu destansı yolculuğu, izleyicilere hem heyecan dolu anlar yaşatır hem de derin düşüncelere sevk eder.
2-BATMAN Kara Şovalye

“The Dark Knight,” sinema dünyasında büyük yankı uyandıran ve “Esaretin Bedeli” filminden sonra listelerde en yüksek puanı almış bir diğer başyapıttır. Bu film, Gotham şehrinin karanlık ve karmaşık dünyasında geçen bir hikayeyi anlatır. Gotham, suçun ve kaosun kol gezdiği bir şehir olarak huzuru bir türlü bulamaz. Şehrin koruyucusu Batman, her ne kadar suçla mücadele etse de, karşısında durması gereken çok güçlü bir düşmanı vardır: Joker.
Joker, Batman’in en büyük ve en tehlikeli düşmanlarından biridir. Onun kaotik ve acımasız doğası, Gotham’da huzurun sağlanmasını neredeyse imkansız hale getirir. Joker, suç işlemeye hız kesmeden devam eder ve her seferinde daha da cüretkar hamleler yapar. Bu suçlardan biri de, Joker’in kendi adamlarıyla birlikte şehrin ileri gelen mafyalarından birinin bankasını soymasıdır. Bu soygun, sadece Batman ve polisleri değil, aynı zamanda Gotham’ın yeraltı dünyasını da derinden sarsar.
Joker’in bu cesur hamlesi, şehirdeki dengeleri alt üst eder. Mafyalar, Joker’in bu hareketi karşısında büyük bir öfkeye kapılır. Artık Joker’in sadece Batman ve polislerle değil, aynı zamanda mafya liderleriyle de başı beladadır. Bu durum, Gotham’da suç ve adalet arasındaki savaşı daha da karmaşık bir hale getirir.
“The Dark Knight,” sadece bir süper kahraman filmi olmanın ötesine geçer ve izleyicilere derinlemesine bir psikolojik gerilim sunar. Joker’in kaotik doğası ve Batman’in adalet arayışı, film boyunca izleyiciyi ekrana kilitler. Gotham’ın karanlık sokaklarında geçen bu epik mücadele, izleyicilere unutulmaz bir sinema deneyimi yaşatır.
Sonuç olarak, “The Dark Knight,” sinema tarihine adını altın harflerle yazdırmış bir başyapıttır. Gotham’da suçun ve kaosun hüküm sürdüğü bu dünyada, Batman ve Joker arasındaki amansız mücadele, izleyicilere hem heyecan dolu anlar yaşatır hem de derinlemesine düşündürür. Bu film, sinema severler için mutlaka izlenmesi gereken bir yapım olarak öne çıkar.
3-Yıldız Savaşları 1
1977 yapımı film, Star Wars serisinin dördüncü filmi olarak sinema tarihine damgasını vurmuştur. Bu film, galaksinin uzak bir köşesinde geçen destansı bir hikayeyi anlatır. Galakside, karanlık güçlerin lideri Darth Vader’ın zulmü hala sürmektedir. İmparatorluğun kuvvetleri, tüm güçleriyle isyanı bastırmaya çalışmakta ve bu uğurda her türlü yöntemi kullanmaktadır. İsyan hareketini zayıflatmak için Prenses Leia’yı rehin tutmaktadırlar.
Ancak, umut her zaman vardır. Genç ve cesur Luke Skywalker, bu karanlık dönemde kahramanlık yapmaya karar verir. Luke, Prenses Leia’yı kurtarmak için harekete geçer ve bu tehlikeli yolculukta yalnız değildir. Ona, galaksinin en hızlı gemisi olan Millennium Falcon’un kaptanı, kurnaz ve yetenekli Han Solo eşlik eder. Han Solo’nun sadık yardımcısı Chewbacca da bu macerada yerini alır. Ayrıca, zeki ve sevimli droidler R2-D2 ve C-3PO da ekibin ayrılmaz bir parçasıdır.
Bu cesur ekip, İmparatorluğun güçlü kuvvetlerine karşı mücadele ederken, dostluk, cesaret ve fedakarlık gibi değerleri de ön plana çıkarır. Luke Skywalker, Han Solo ve diğer arkadaşları, Prenses Leia’yı kurtarmak ve galaksiye barışı getirmek için ellerinden geleni yaparlar. Bu epik macera, izleyicilere unutulmaz anlar yaşatır ve Star Wars serisinin neden bu kadar sevildiğini bir kez daha kanıtlar.
Sonuç olarak, 1977 yapımı Star Wars filmi, sadece bir bilim kurgu filmi olmanın ötesine geçerek, izleyicilere umut, cesaret ve dostluk dolu bir hikaye sunar. Galaksinin karanlık köşelerinde bile, ışığın her zaman bir yol bulacağını hatırlatır. Bu film, sinema tarihinin en önemli yapıtlarından biri olarak hafızalarda yerini alır.
4-Ucuz Roman
“Pulp Fiction” ya da Türkçe adıyla “Ucuz Roman” filmi, sinema dünyasında kendine özgü bir yer edinmiş, kült bir yapımdır. Quentin Tarantino’nun yönetmenliğini yaptığı bu film, birbirinden bağımsız gibi görünen hikayelerin ustalıkla bir araya getirildiği bir başyapıttır. Filmin ana karakterlerinden biri olan Honey Bunny ve Pumpkin, birbirlerine delicesine aşık olan bir soyguncu çifttir. Hayatlarına biraz heyecan katmak isteyen bu çift, sıradan bir soygun yerine daha farklı ve adrenalin dolu bir maceraya atılmaya karar verirler.
Honey Bunny ve Pumpkin’in hikayesi, filmin diğer karakterleriyle ustalıkla iç içe geçer. Bu sırada, iki deneyimli gangster olan Vincent Vega ve Jules Winnfield, patronları Marsellus Wallace’ın paralarını vermeyen kişilere ceza kesmek için yola çıkarlar. Vincent ve Jules, işlerinde son derece profesyonel ve soğukkanlıdırlar. Ancak, bu sefer işler planladıkları gibi gitmez ve beklenmedik olaylar zinciri başlar.
Filmin en dikkat çekici yönlerinden biri, karakterlerin yollarının nasıl kesiştiğidir. Honey Bunny ve Pumpkin’in soygun girişimi, Vincent ve Jules’un görevleriyle kesişir. Bu kesişme, filmin en heyecan verici ve unutulmaz sahnelerinden birine zemin hazırlar. Tarantino’nun ustalıkla yazdığı diyaloglar ve karakterlerin derinlikli tasvirleri, izleyiciyi adeta ekran başına kilitler.
“Pulp Fiction”, sadece bir suç filmi olmanın ötesine geçer. İçinde barındırdığı mizah, dram ve aksiyon unsurlarıyla izleyiciye geniş bir yelpazede duygular yaşatır. Filmin samimi tonu, karakterlerin gerçekçi ve insani yönlerini ön plana çıkarır. Honey Bunny ve Pumpkin’in aşkı, Vincent ve Jules’un dostluğu ve Marsellus Wallace’ın otoritesi, filmin unutulmaz unsurları arasında yer alır.
Sonuç olarak, “Pulp Fiction” filmi, birbirinden bağımsız gibi görünen hikayelerin ustalıkla bir araya getirildiği, karakterlerin derinlikli tasvirleri ve unutulmaz diyaloglarıyla sinema tarihine adını altın harflerle yazdırmış bir yapımdır. Honey Bunny ve Pumpkin’in heyecan dolu macerası, Vincent ve Jules’un profesyonelce yürüttükleri görevleri ve tüm bu karakterlerin yollarının kesişme anı, izleyiciye unutulmaz bir deneyim sunar. Tarantino’nun bu başyapıtı, sinema severler için adeta bir hazine niteliğindedir.
5- Matrix 1

Serinin ilk filmi olan The Matrix 4, sinema dünyasında büyük yankı uyandırmış ve Oscar ödülü almaya layık görülmüştür. Bu film, izleyicilere yalnızca görsel bir şölen sunmakla kalmamış, aynı zamanda derin felsefi sorularla da onları baş başa bırakmıştır. Hikayenin merkezinde Thomas Anderson adında sıradan bir yazılım şirketi çalışanı yer almaktadır. Thomas, gündüzleri sıradan bir ofis çalışanı olarak hayatını sürdürürken, geceleri ise bambaşka bir kimliğe bürünmektedir. Neo takma adıyla Matrix adını verdiği sanal bir dünyayı inceleyerek zamanını geçirmektedir.
Neo’nun bu gizemli dünyaya olan ilgisi, onu beklenmedik bir yolculuğa sürükler. Bir gün, Matrix hakkında daha fazla bilgi edinmeye çalışırken, Trinity ve Morpheus adında iki kişiyle tanışır. Trinity, Neo’ya bu sanal dünyanın sırlarını açığa çıkarmasında yardımcı olurken, Morpheus ise ona rehberlik eder. Bu iki karakter, Neo’nun hayatında önemli bir rol oynar ve onu gerçekliğin sınırlarını sorgulamaya iter.
Neo, Trinity ve Morpheus ile tanıştıktan sonra, yaşadığı evrenin aslında gerçek olmadığını ve tüm deneyimlerinin sadece kafasında kurulan bir düzen olduğunu öğrenir. Bu keşif, Neo’nun hayatını kökten değiştirir ve onu, gerçek dünyayı bulma ve anlamlandırma arayışına sürükler. Film boyunca, Neo’nun bu yeni gerçekliği kabul etme ve ona uyum sağlama sürecine tanık oluruz.
The Matrix 4, yalnızca aksiyon dolu sahneleri ve görsel efektleriyle değil, aynı zamanda derin felsefi temalarıyla da izleyicileri büyülemeyi başarmıştır. Thomas Anderson’ın Neo’ya dönüşüm hikayesi, izleyicilere kendi gerçekliklerini sorgulama ve hayatın anlamını arama konusunda ilham verir. Bu film, sinema tarihine damgasını vuran ve izleyicilerin zihinlerinde uzun süre yer eden bir yapım olarak hafızalarda yerini almıştır.
6- Leon (Sevginin Gücü)

Leon, işinde son derece profesyonel ve yetenekli bir katildir. Soğukkanlılığı ve ustalığıyla tanınan Leon, hayatını bu tehlikeli mesleğe adamıştır. Ancak, bir gün hayatı beklenmedik bir şekilde değişir. Mathilda adında 12 yaşında bir kız, onu pek de umursamayan ailesiyle birlikte yaşamaktadır. Mathilda’nın ailesi, onun duygusal ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak, kendi dertleriyle meşgul bir ailedir. Küçük kız, bu ilgisizlik ve sevgisizlik içinde büyümektedir.
Bir gün, Mathilda’nın ailesi büyük bir belaya bulaşır. Bu olay, Mathilda’nın hayatını kökten değiştirecek bir dönüm noktası olur. Ailesiyle yaşadığı evde artık güvende olmadığını fark eden Mathilda, canını kurtarabilmek için çareyi yan komşusu olan Leon’a sığınmakta bulur. Leon, soğukkanlı ve mesafeli bir adam olmasına rağmen, küçük kızı bir başına bırakmaya gönlü razı olmaz. İçindeki insanlık duygusu, Mathilda’yı koruma isteğiyle birleşir ve onu evine alır.
Mathilda için artık Leon’dan başka kimse yoktur. Küçük kız, hayatının en zor döneminde, hiç beklemediği bir şekilde Leon’un yanında bulur kendini. Leon, başlangıçta bu durumu kabullenmekte zorlanır. Ancak zamanla, Mathilda’nın masumiyeti ve yaşadığı zorluklar, onun da kalbinde bir yumuşama yaratır. İkili arasında, başlangıçta zorunluluktan doğan bu ilişki, zamanla derin bir bağa dönüşür.
Mathilda, Leon’un yanında kendini güvende hissetmeye başlar. Leon ise, Mathilda’nın hayatına girmesiyle birlikte, kendi hayatında da bir değişim yaşar. Bu iki farklı karakter, birbirlerinin hayatında önemli bir yer edinir ve birbirlerine destek olurlar. Mathilda, Leon’un soğuk ve mesafeli dünyasında bir ışık olurken, Leon da Mathilda’nın koruyucusu ve rehberi haline gelir.
Bu hikaye, iki yalnız ruhun birbirine nasıl tutunduğunu ve birlikte nasıl güçlendiğini anlatır. Leon ve Mathilda’nın ilişkisi, sevgi, güven ve dayanışmanın en güzel örneklerinden biridir. Hayatın zorluklarına karşı birlikte mücadele eden bu ikili, birbirlerinin hayatında unutulmaz izler bırakır.
7- Esaretin Bedeli

“Esaretin Bedeli” filmi, sinema tarihinin en yüksek puanını alarak IMDB listelerinde zirveye yerleşmiş bir başyapıttır. Bu etkileyici filmde, ana karakter Andy Dufresne, karısını ve onun sevgilisini öldürmekle suçlanır. Ancak Andy, bu suçlamaların asılsız olduğunu ve masum olduğunu sürekli olarak dile getirir. Ne yazık ki, mahkeme Andy’nin itirazlarını dikkate almaz ve onu ömür boyu hapis cezasına çarptırır.
Andy, Shawshank Hapishanesi’ne sevk edilir ve burada cezasını çekmeye başlar. Shawshank, Andy’nin daha önce gördüğü tüm yerlerden daha korkunç ve acımasız bir yerdir. Hapishane hayatı, Andy için zorlu ve acı dolu bir süreçtir. Burada, fiziksel ve psikolojik olarak birçok zorlukla karşılaşır. Ancak Andy, bu zorluklara rağmen umudunu kaybetmez ve hayatta kalma mücadelesini sürdürür.
Hapishanede geçirdiği süre boyunca Andy, diğer mahkumlarla dostluklar kurar ve onların hayatlarına dokunur. Özellikle Red adında bir mahkumla kurduğu dostluk, filmin en önemli ve duygusal unsurlarından biridir. Andy’nin zekası ve kararlılığı, ona hapishane içinde bir yer edinmesini sağlar. Kendi yeteneklerini kullanarak, hapishane yönetimi ve mahkumlar arasında saygı kazanır.
Andy’nin hikayesi, sadece bir mahkumun hayatta kalma mücadelesini değil, aynı zamanda umudun ve azmin gücünü de anlatır. Shawshank Hapishanesi’nde yaşadığı zorluklara rağmen, Andy’nin içindeki umut ışığı hiç sönmez. Bu umut, onu özgürlüğe ve adalete giden yolda motive eder.
“Esaretin Bedeli”, izleyicilere sadece bir suç ve ceza hikayesi sunmaz, aynı zamanda insan ruhunun dayanıklılığı ve umudun gücü hakkında derin bir mesaj verir. Andy Dufresne’nin hikayesi, izleyicilere ilham verir ve onları düşündürür. Bu nedenle, film yıllar geçse de unutulmaz ve etkileyici bir başyapıt olarak kalmaya devam eder.





